İnternet teknolojileri ve sosyal medya uzun bir süredir toplumsal hayatın önemli bir parçasıdır.
Sosyal medya araçlarında kullanıcıların faaliyetleri ve bunun internet ekonomisinde yeri dijital emek kavramı ile iş olarak görülmeyen üretim biçimleri içinde bir dizi duygusal ve sosyal aktiviteyi kapsar. Dijital emek, çevrimiçi medya için bilgi ve içerik oluşturulurken ödenmemiş emeğin sömürülmesi olarak tanımlanır. Bu çalışma, emek-dijital emek, “somut-soyut (maddi olmayan) meta karşıtlıklarını incelemeyi, bu türden maddi olmayan emek ve metaların niteliğini araştırmayı, dijital emek ve içerik üretim süreci üzerindeki etkisini ve olumlu/olumsuz yönlerini tartışmayı amaçlamaktadır.Ayrıca kullanıcıların katılımcı sözlüklerde geliştirdikleri aidiyet duygusu ve kimliğin önemi tespit edilmiştir.Anahtar Kelimeler: Dijital Emek, Katılımcı Sözlükler, Yeni Medya, Sosyal Medya, Katılımcı Kültür.Hem klasik, hem eleştirel ekonomi politiğin odağı, tarihsel, toplumsal ve maddi koşullar, dijital olmaktan uzak üretim araçları, bu araçların mülkiyeti, araçlar ile üretilen metaların mübadele değeri ve üretilirken kullanılan kol emeğini merkeze alan, son derece tanımlı, sınırlılıkları “görsel” ve/veya dijital değil ama “maddi” ve “somut” olan araştırma nesneleri idi. Böylelikle, bu nesneye yönelik yapılan analiz veya tahliller belli bir çerçeveden veya paradigmadan yola çıkmayı mümkün kılıyordu. Öte yandan, yaşadığımız çağda, araştırma nesnemiz olan sosyal medya platformları bu türden bir kesinliği, hatlılığı ve sınırlılığı fersah fersah aşan, kendi içinde griftlikler taşıyan, tam da bu yüzden çetrefil ve kozasını açtıkça yeni kozalarla karşılaşılan, bir başka ifadeyle, kodlarını çözdükçe yeni kodlar üreten çok katmanlı bir fenomen olarak karşımıza çıkar.Ve açıktır ki, bir nesnesinin en yalın haliyle “bilimsel araştırma nesnesi” haline gelmesi için belli bir zamansal sürenin geçmesi ve söz konusu fenomene “dışarıdan” bakılabilmesi için bir alan/mevzi sağlanması zorunluluğu açıktır. Fakat burada keskin bir paradoks ile karşı karşıya kalırız: Söz konusu mevziyi “zamanla” kazanamayacağımız aşikardır.Bu durumda, bazı sorular kaçınılmaz olarak gündemimize gelecektir. Söz konusu sosyal medya platformlarının içerik üretimi aynı zamanda bir “meta” üretimi midir? Bir başka ifade ile Youtube’da paylaşılan bir video veya Ekşisözlük’te girilen bir “entry” klasik veya marksist iktisat açısından birer “meta” mıdır? Ekonomi politik “meta” kavramı” ile “dijital meta” kavramı bir ve aynı şeyi mi işaret etmektedir? Marx’ın artı-değer bağlamında ele aldığı “emek-emek gücü” ayrımı, söz konusu mecralarda işlerliğini devam ettirmekte midir?Son 30 yılın tarihsel dönüşümü üzerine bir tartışmanın içine girdiğimizde sözü edilen değişimin büyük çaplı etken paydasında ağın üzerine kurulmuş bir düzen karşımıza çıkar. Bu ağları Castells, birbirine değmeyen ağlar olarak niteler. Bu ağlarda bilgi işçileri emeklerini sergilerken tarihin hiçbir döneminde gülmeyen emeğin nerden çıkıp, nerede yönetildiği belirsiz bir hal oluşmuştur.
1. Literatür Taraması 1.1. Dijital Emek ve İçerigin Mülklestirilmesi
Marx’a göre, “meta” (commodity) en yalın haliyle pazarda alınıp satılmak için üretilen her şeydir. Toplumlar kendi varlıklarının maddi koşullarını üretmekle mükelleftirler. “Meta, bu türden bir üretimin değişim değeri aracılığı ile aldığı biçimdir.” (Bottomore, 2005) Fakat yalnızca ilk bakışta meta bu kadar basittir. Burada kritik olan nokta meta’nın bir “biçim”/”form” olarak kodlanmasıdır. Marx’ın Hegel’den miras aldığı tarih merkezli teleolojisini dikkate alacak olursak, tarihin belli dönemlerinde toplumlar içinde bulundukları maddi koşulları hem üretirler hem de mevcut koşullara tabi olurlar, yani o koşullar tarafından belirlenirler. O halde, meta, sabit bir maddi yapı arz etmekten ziyade, mevcut üretim araçları ve koşullarına göre farklı “biçimler” ve “formlar” olarak ortaya çıkar. Bu durumda, bizim de içinde var olduğumuz tarihsel ve maddi koşullar kendi üretim ilişkilerini ve metaları (biçim Erciyes İletişim Dergisi | Temmuz/July 2018 Cilt/Volume 5, Sayı/Number 4, 75-99 79 Kenan Duman, Güven Özdoyran Dijital Emek ve Kullanıcı İçeriğinin Metalaşması olarak) üretecek ve onları değiştirip dönüştürecektir. Unutmayalım ki Marx, içinde bulunduğu tarihsel/toplumsal koşullar açısından kapitalizmi ve kapitalist üretim ilişkilerini/yasalarını analiz eder. Onun açısından, mevcut araştırma nesnesini aşarak konuşmak lanetlediği “metafizik” bir tutum olacaktır. O halde, mevcut maddi koşulları, üretim araçlarını/ilişkilerini ve metaları yeni bir tarihsel paradigmadan analiz etmek marksist ekonomi politik açısından bir zaruret olarak karşımıza çıkar.
1.2. Yeni Medya, Katılımcılık ve Kullanıcı Kaynaklı İçerik
Mobil teknolojiler, dijital kameralar, internet uygulamaları, ses dosyaları, dijital televizyonlar gibi dijital iletişim araçlarına işaret eden bu yeniçağ yeni medya çağı olarak nitelenmektedir (Laughey, 2010, 158). Dijital sistemi üzerine kurulu iletişimin çift yönlü ve yoğun kapasiteli iletişim araçları ile gerçekleştirildiği yeni medya ortamı medya tüketicilerini pasif halden aktif hale geçirirken kendi istedikleri programları, kendi seçtikleri yayın araçlarından izledikleri yeni bir dönem başlatmıştır. Hedef kitle ile kaynak arasında sürekli bağlantı üzerine kurulu bu yeni dönemde dijital medya teknolojileri eski analog medyaların yerini almıştır. Kullanıcının dönüşüme uğradığı bu yeni mecranın ana dinamiklerinden birisi ise etkileşimdir. Web 2,0 dönemi olarak tanımlanan kullanıcı odaklı 2004 sonrası dönemde iletişim alanı için belirleyici gelişmeler meydana gelmiştir. Web 2.0 kullanıcı katılımına imkan veren, ortak alan oluşturan, dinamik veri kaynakları oluşturan ve zengin kullanıcı deneyimi yaratan özelliklere sahiptir. Web 2.0 teknolojisi kullanıcı katılımına imkân tanıyan yapısı ile sosyal medyaları oluştururken, kullanıcının yapısındaki dönüşüm sonucunda üre-tüketici olarak nitelendirilmeye başlar. Etkileşimin başka bir boyutunu oluşturan katılım, kullanıcı türevli içerik üretimine olanak sağlayan ortamlarda daha aktif bir şekilde yer alma biçimine atıf yapar. Bu yönüyle katılım ile etkileşim arasında görece bir fark oluşmaktadır. Katılımcılık etkileşime göre daha somut unsurlar barındırmaktadır. Örneğin sosyal medyada kullanıcıların oluşturdukları kimlik ile başlayarak ürettikleri ve dolaşıma soktukları yazılı, görselişitsel içerikler katılımcılığın somut göstergeleridir.
Commenti